2006'ya MERHABA DERKEN
Las Vegas’a uçuyoruz 28.Aralık.2005. Ceylan altı aylık hamile yani Emre bebek bizle ilk seyahatinde, Alp, Sarp, Aytaç, ben... Kahvaltımızı, Boston hava alanında uçağımızı beklerken yaptık, şimdi uçaktayız. Sabahın erken saati uykulu yolcular uçağa yerleşiyorlar...
Sevgili Defterim tekrar yazıncaya kadar günler geçti. Yine bir yıl su gibi aktı gitti... Ne zaman 2006 oldu? Şubatı ortaladık bile...
Kurşun kalemimi ve bu satırları özlemişim. Uçakta not almaya başlamıştım, şimdi İstanbul’da yatağımda uyumaya çalışıyorum. Sabah olmak üzere saat beşe geliyor. İstanbul karlar altında. 2005’in sayflarını çıkarıp yeni yılın takvim yapraklarını defterime yerleştirirken, zamanın benim için ne kadar hızlı geçtiğini bir kere daha farkettim... Web sitemin çalışmaları için pc’min başında geçen zaman, yazılarımın ve fotoğraflarımın düzenlenmesi için sarfettiğim emek, galiba en mutlu anlarım.
Yıllar önce, arkadaşımın evinde, bir falcı falıma bakmıştı ve bir sürü şey söylemişti. O söylerken ben de not almıştım. Takvimimi yerleştirirken birden eski not yapraklarının arasından o kağıtlar düştü. İnanılmaz ama bir sürü şeyi bilmiş. En son söyledikleri ise “Sen bir şey yapacaksın, üstünde adın yazacak...” Ben de düşünmüş, gülerek ona şöyle demiştim; ”Bundan sonra ne yapabilirim ki, ancak bir güzel ölürüm! Üzerinde adım yazılı bir taş olur...” Simsiyah gözlerini kocaman açıp “ Yooo öyle bir şey değil, güzel bir çalışma olacak adın üzerinde olacak!!” Diye sözlerini ciddiyetle tekrarlamıştı. Şimdi bir Web Sitem var. Üzerinde adım yazılı ve onu paylaşıyorum okuyanlarımla.
Böyle bir şeyi niye yaptım... bunu soranlar oluyor. Bilmem belki arkamda bir şeyler bırakmak, yediğim,içtiğim, gördüğüm yerleri paylaşmak. Belki torunlarıma, kendimden ve bu hayattan bir iz bırakmak istedim.
Son üç aydır Boston’daydım. Sarp’ın yanında.
Kasım başı bir hafta Londra’daydık. İş toplantıları ve biraz tatil. Alp’in yeni yaşını orada kutladık... Otuzbirinci yaş günü Londra Cipriani’deydik. Emre bebek de annesinin karnında dördüncü ayında idi. Bebek alışverişleri, seyahatimizi şenlendirdi. Ben Boston’a, Aytaç Moskova’ya, Ceylan ve Alp İstanbul’a... Dağıldık yollarımıza.
Boston günleri bu sefer dolu dolu geçti. Hava kasım sonu olmasına rağmen oldukca iyiydi. Bol yürüyüş yapabildim.
Bir konsere – Blue Man Group’a,
Bir baleye – Boston Ballet'de Nutcraker’e,
Sinemaya – Shop Girl, Munich, Harry PotterAnd The Goblet Of Fire ve Rent’e gittik.
Thanksgiving tatilinde New York’daydık. Chambers Hotel’de kaldık. Otelin yerinden, Town adlı restoranından, otele her girdiğimizde çıtır çıtır yanan şöminesinden, odanın konforundan çok memnun kaldık.
Arkadaşlarımızla buluştuk. Güzel yemekler yedik... (6 BondStr. Sushi)( Le Bilboquet 25 E 63rd St.NY)
Sinemaya gittik; Walk The Line, Producers...
Aralık sonu tüm aile Boston’da buluştuk ve oradan Las Vegas’a uçtuk. Arkadaşlarımız ve San Fransisko’dan gelen kuzenimle buluştuk. Hotel Bellagio'da kaldık.
Yeni yıla, Bellagio Otelin davetlisi olarak, balo salonunda, muhteşem bir parti ile girdik.
Bir defa daha "O" show’unu hayranlıkla seyrettik.
Yeni açılan Wynn Otelini ve Le Revé adlı show'u gördük.
Hava süperdi. Bir günümüzü Treasure Island Mirage Hotel'deki beyaz aslanların, panterin, leoparın, yunusların ve çeşitli hayvanların olduğu mini hayvanat bahçesinde geçirdik.
Siegfried & Roy's Secret Garden and Dolphin Habitat
Bir arkadaşımızın nikah seronomisini Las Vegas'da ki küçük kilisede yaşadık. Kutlamalar tebrikler Bellagio Hotel"deydi.
Ocağın beşinde Boston'a geri döndük ve oradan uzun bir hafta sonu tatili için New York'a gittik. W-Times Sq.'de kaldık. Serap'larla buluştuk. Sağnak halinde yağan yağmur keyfimizi kaçırmadı. Soho'da yürüdük. Le Pain Quotidien 'de sıcak çukulatalarımızı ve çaylarımızı içerken bol bol sohbet ettik. Akşam yemeğimizi Hudson Hotel Cafe'de yedik.
Pazar ısı eksi yirmi dereceye düştü ve soğuk New York'ta iliklerimize kadar işledi. Gece yağan karın ardından şehir kimlik değiştirdi. Kaldırımlar boşaldı. Pazar brunch'a davetli idik. Super bir sofrada, tarihi Palace Hotel'de super bir aile ortamında keyifle yemeklerimizi yedik. Aytaç Toronto'ya gitti. Bizde sinemaya attık kendimizi. 'Brokeback Mountain've 'The Family Stone' filmlerini gördük. Pazartesi Martin Luther King Jr. günü ve tatildi. Boston'a dönüş yolu kalabalık olmadığından çabucak bitti.
Tabii bu tatilin en tatlı anısı Ava bebek oldu Di'nin yeni doğan bebeği ile değişik Boston günleri yaşadım. Acemilikle puseti sürerken insanların ayaklarının üzerinden geçtim. Minik gamzeleri ile her gülüşünde ben de onla mutlu oldum.
"Hey Ava, büyüyünce bu satırları okuyacakmısın bakalım?"
T.Erkaya
2006